İşin içinde olmaması daha çok kadının fıtratı ile ilgili sanırım.
Güzel kadınları entellektüellikten alıkoyan şeylerden biri, çevresinin kendisine cildi sebebiyle ikram, iltifat ve diğer yakınlıkları olabilir.
Bu edindiği farkındalık güzel kadının kitaplara, arşivlere, belgelere bakmaktan çok aynalara bakmasına yol açıyor.
Sabah akşam şiddet gören o güzel kadının ise yüzüyle, estetiğiyle çok işi olmuyor.
Dünya meseleleri erkeklerin daha çok ilgi alanına giriyor. Dünya tarihinde krallar veya yöneticiler daha çok erkeklerden olmuştur.
Şurası önemli; erkek sahip olmayı, kadın sahiplenilmeyi ister. Yapı gereği durum bu.
Aslında fikirleriniz önemli ama duyguların ağır bastığı bir yönetimde idare imkansızlaşıyor.
Devlet işlerini bırakalım, mesela bir iş yeri veya firmanın bir aile tarafından yönetildiğini ya da iş yerinin patronun yakın olduğu kadın tarafından idare edilmesini düşünelim. Veya bir miras meselesinde varis erkeklerden çok kadınların etkin olduğunu düşünelim. Olaylar çözümsüz bir hal alabiliyor.
Miras konusunda Anadolu şehir veya bölgelerinde yetişenler bulunanlar bunu iyi bilirler çok kere de bazı olaylara şahit olmuşlardır.
Aslında bir şeyi idare edebilmek ve yönetmek en baştan zihnen ve imkân olarak kendi sınırlarımızı bilmekle ilgili.
Her şeyi yapabileceğini söyleyen birinin bir yerde günün sonunda zarar etmesi de yakındır.
Entelektüel birikimin ispatı sanırım şöyle bir benzetme ile mümkün olabilir. Kadın uzman olduğu yemek hususundan yola çıkarsak; pirinç, su , yağ, şehriye nasıl ki ocak üstünde ısıtılıp süre sonunda birleşip "pilavı" oluşturuyorsa kadının da toplumsal veya ilmi/ bilimsel bir meselede parçalardan hareketle (analiz), sonuçta bütün hakkında sağlam bir fikir öne sürebilmeli.
Bu gibi şeyler de entelektüel olmaya engel. Ne de olsa hayat küçük ve orta ölçekli ailevi, kişisel krizlerden ibaret değil:
i.hizliresim.com 
Bunların yanında, yaşanan olaylara dair haberlere baktığımızda çeşitli akademik ünvanların da özellikle şu zamanda hakkıyla alındığını sanmıyorum.